DOLAR
Alış: 19.07
Satış: 19.14
EURO
Alış: 20.63
Satış: 20.71
GBP
Alış: 23.43
Satış: 23.60

KORONA VİRÜS VERİLERİ
TÜRKİYE VE DÜNYA ÜZERİNDE KORONA VİRÜS VERİLERİ İÇİN

KALP KIRMAK
İslam dini insan merkezli bir dindir. Yeryüzündeki her şey onun emrine tahsis edilmiş, ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayabileceği bir mekanizmayla donatılmıştır. Şüphesiz bu insanı her şeyden önce Malikine borçlu kılmaktadır. Varlık âlemine çıkışıyla başlayan bu ödev ahiret âlemine kadar sürecektir. Ancak bu kadar zarif yaratılan insanında merkezi olan bir noktası vardır ki, bu da kalptir.
Yaratılanların en üstünü, en şereflisidir insan, insanın dışında bulunan her şeyi kendinde topladığı için çok kıymetlidir kalp.
Büyük bir bardağa su koydular,
Suyun içine de bir bardak
Keskin nişancıları çağırdılar,
Dıştaki kırılmadan içteki vurulacak
Kimse başaramadı bunu
Silaha sarılanların boynu vuruldu
Baktılar ki silah tutan kalmayacak
Hocaya koştular ”Bu iş ne olacak”
Hoca dedi ”Bu bir temsildir,
O silahla vurulacak,
Bardak içindeki bardak: En büyük günah, suç olan, kalp kırmak”
”İnsana Yakışan odur ki,
Bundan uzak durmak Çünkü:
Kâbe’yi yıkmaktan daha kötü,
İnsanın kalbini kırmak”
Sevdiklerimizin kalplerini irşat edelim yıkmayalım, tavaf edelim ki sevgi görelim.
“Ben yere göğe sığmadım ancak mümin kulumun kalbine sığarım.” Bunu söyleyen bir peygamberin ümmeti olan bizlere ne kadar yakışıyor değil mi kalp kırmak.
Her gün yapıyoruz bunu. Bazen annemizin bazen teyzemizin, bazen can dostumuzun, bazen sokakta hiç tanımadığımız bir çocuğun kalbini kırıyoruz. Bazen isteyerek, bazen de istemeden. Fakat umurumuzda dahi olmuyor. Bilerek yapmadım ki deyip vicdanımızı rahatlatıyoruz. Vicdanımız rahatlamaya o kadar müsait ki, biz bu yüzyılın insanları olarak her şeyi değersizleştirip masum rolü takınmayı iyi biliyoruz. Her şeyin üstünden geçiyoruz.
Hadi kalp kırdık diyelim, karşımızdaki ne kadar kötü olursa olsun özür dilemeli ve gönlünü almayı denemeliyiz. Belki o bunu hak etmiyor ama biz bu iyiliği hak ediyoruz.
Gurur ve kibrin, özrün önüne geçtiği çağdayız, çoğumuz gönlü yıkıyoruz ve bunu fark ediyoruz sonrasında özür dilemek gururdan mıdır, kibirden midir, zor geliyor. Özrümüz kabahatimizden büyük oluyor bu alanda.
Sanıyorum insanoğluna özgü duygular bunlar. Zira başka hiçbir canlı da böyle bir duygunun var olduğuna inanmıyorum. Evinizde beslediğiniz bir köpeğe veya kediye kızarsınız, söylenirsiniz hatta yeri gelir bir tekme atarsınız, fakat yine de o size asla darılmaz. Kısa bir süre sonra sizi gördüğünde sevgiyle kuyruğunu sallar, sevgi dolu gözlerle bakar. Biz insanlar da durum başka. Kalbimiz kırıldığında tüm her şeyi unutursunuz, o olay sanki dünyanın en kötü olayıdır. Dünya başınıza yıkılmıştır. O insanı bir daha affetmemeyi düşünürsünüz. Onunla olan tüm iyi anılar birden bire silinmiştir hafızalardan. Ama olan olmuş, kırılan kırılmıştır.
Kalp kıran insanların nasıl bir ruh yapısına sahip olduklarını çok düşünmüşümdür. Galiba onlar hayatlarında kendilerine hiç değer verilmemiş, sevilmemiş, öz güvenlerini kaybetmiş zavallılar. Karşınızdaki insanın iyi niyetini aptallık olarak görüyorsanız, inanın siz aptalsınızdır. Kalbinizi inciten insanlara karşı kırıcı olmadan cevap verebilmek, çok sağlıklı bir ruh yapısının ve her yönüyle güçlü bir kişiliğin ürünüdür.
Efendimiz(sav): Kalp kırmak, Kâbe’yi yıkmak gibidir diye buyurmuşlardır.
Acaba kime buyurmuştur diye düşünüyor insan ister istemez, zira bizim uygulamadığımız kesin. Kim bilir kaç Kâbe yıkmışızdır, dünya iyiler yüzü suyu hürmetine ayakta duruyor. Kalp kırmak kolay tabi, aç ağzını konuş. Peki, her ağzından çıkan bir kelimenin, Kâbe’ye Allah’ın evine bir taş atığını düşünsene, evet yapamayız. Hadis açık, ne kadar önem veriliyor bir insan kalbine, biz kendimizinkinin dışında herkesin kalbini yok sayıyoruz, ne uğruna peki?
Koskocaman bir bina yapıyorsun, sonra bir tuğlasını çekiyorsun alttan, bir bakmışsın koca bina yerle bir olmuş, onca emek heba olmuş gitmiş, e yazık değil mi?
Kalp kırmadan yaşanabilir mi? Sorusu hepimizin aklına gelecektir. Allah kulundan yapamayacağı bir şeyi istemeyeceğini kitabında söylüyor. Demek ki, bizler Kâbe’yi yıkmadan yaşayabilecek bir düzeneğe sahibiz. Sorun bizlerin bu düzeneği hakkıyla kullanamamamızdan kaynaklanıyor. En ufak dünyevi meselelerde bile bu büyük günahı işleyebiliyoruz, kaldı ki dünyalık hiçbir mesele bizim ahiretimizi yıkacak kadar değerli olmasa gerek.
Efendimiz(sav)’in buyurduğu gibi;
“Ya hayır konuş, ya sus”
Sevgiyle kalın…
Benzer Yazılar
-
OY VERİRKEN SEÇMENLERİN GEREKÇELERİ
-
Vakalarda düşüş var…
-
“Enflasyon daha da artabilir…”
-
SAVAŞ VE ÖLÜM
-
Aşının güvenliği hala tartışılıyor…
-
İngiliz turistler “Türkiye” diyor…
-
SURİYE BARIŞI
-
MEMUR VE MAAŞ / İŞÇİ VE ÜCRET
-
ALGI VE OLGU ARASINDA FİKİR JİMNASTİĞİ
-
İNSANIN ASIL GURBETİ NERESİ?
-
BİZE DE BANAZ’DA PİR SULTAN DERLER
-
Amerika’da da enflasyon zirve yaptı…